Günümüz aile yapısında, aile fertleri zamanlarının büyük bir kısmını salonda televizyon karşısında geçirmektedir. Ne yazık ki toplumumuzdaki memur baba tasviri işten çıkıp eve gelince kumandasını alıp televizyon karşısına geçmektedir. Babasını rol model olarak alan çocukta gözlemlenecek davranışlarda televizyona düşkünlük muhtemel aksiyonlar arasındadır. Televizyonun bireyler ve özellikle çocuklar üzerindeki olumsuzlukları hakkında farkındalık yaratılmaya çalışılsa da henüz bu konuda başarılı olunmuş değildir.

Çocukluk döneminde insanlar doğaları gereği en aktif çağlarını yaşamaktadırlar. Bu enerji dolu halleri ebeveynlere zorlu anlar yaşatabilmektedir ve ebeveynler çare olarak çocuklarını oyalayacak birtakım etkinlikler arayışına yönelmektedir. Bilinçli aileler çocuklarını çeşitli hobilere, spor aktivitelerine ya da kişiliklerini geliştirebilecekleri sosyal ortamlara yönlendirirken; kolaya kaçmak isteyen aileler çocuklarını televizyonun renkli dünyasına(!) bırakmaktadır.

Televizyonun çocuklara sunduğu yapay dünyanın çocuk psikolojisine birçok olumsuz etkisi vardır. İlk olarak, televizyon çocukları dış dünyadan koparır. Dış dünya ile bağlantısı kesilmiş bir çocuk gelecekte olayları değerlendirme, sorunlarla başa çıkma ve çözüm üretmede sorunlar yaşayacaktır. Bir diğer olumsuz etki ise televizyonun çocuklara sunduğu yapma dünyadan kaynaklanmaktadır. Çocuklar gördükleri veya duyduklarının gerçekliğini sorgulama yetisine sahip değildirler. Bu yüzden gerçek dünyaya döndüklerinde olayların televizyondaki gibi olmadığını fark etme süreçleri uzar ve hayal dünyalarında inşa ettikleri dünya bir bir çökmeye başlar. Son olarak, televizyon başına terkedilmiş çocuk iletişim becerilerini yeterince geliştiremez. Bu durum ilerde kuracağı arkadaşlık ilişkileri ve çevreye uyum sağlama sürecinde zorlanmalara yol açabilir ve çocuk kuracağı ilişkilerin temelleri sağlam kuramayacağının endişesini hissedecektir.

Toplumdaki hiçbir bireyi televizyondan uzak tutmak mümkün değildir. Yapılan bir araştırmaya göre* ‘’En küçük çocuklar dahi televizyon izlemekten men edilmezler. En kötü yoksulluk bile televizyondan vazgeçmeyi gerektirmez. En iyi eğitim sistemi bile televizyonun belirleyiciliğinden kurtulamaz. Ve en önemlisi, kamuoyunu ilgilendiren hiçbir konu (politika, haber, eğitim, din, bilim, spor) televizyonun ilgi alanının dışında kalmaz. Yani, halkın bu konuları kavrayış biçimi tamamen televizyonun yönelimleriyle şekillenmektedir.’’ Bu bilgi doğrultusunda, ancak doğru ve amacına uygun kullanımlarda toplum yararı sağlanabilecektir. Geleceğimizin yetkin bireyleri olmaya aday çocuklar televizyona esir edilmek yerine, topluma kazandırılmalı ve dünya hakkında farkındalıklarını arttırmaya yönelik çalışmalara yönlendirilmelidir.